Ahmet Avanlıer

KERAMETİ KENDİNDEN BİLMEK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

“Kerameti kendinden bilmek” deyimi halk arasında, başka bir etkenle kavuşulmuş iyi bir durumu kendi çabasının veya değerinin karşılığı gibi gören kişiler için kullanılır.

Bu deyimi son zamanlarda ne çok kullandığımı fark ettim. Var olan tüm güzellikleri kendinden bilen, kendisi olmasa herkesi eksik zanneden, varsa yaptığı tüm faydalı ve olumlu şeyleri birkaç cümle ile harabeye çevirebilen insanlar için.

Bu insanlar tarih boyunca hep var ola gelseler de kriz durumlarında veya özel hallerde daha belirgin olurlar, galiba bazı zamanlarda bunu mikrofon ile ekranlarda veya o gürültülü ve süslü araçlar üzerinde bağıra çağıra yaptıkları için daha çekerler. İşte öyle zamanlardan birinde, bir durum tespiti olması bakımından ve pek de cürmü olmayan biri olarak kaleme aldım bu yazımı.

İnsan bazen değer verir ve teveccüh gösterir. Bazen idealleri uğruna, bazen umut ettiği için, bazen gerçekten değerli olduğu için, kim bilir bazen de ailesi için, mahallesi için, şehri için yapar bunu.

Bazen daha iyisini hak ettiğini düşünür yapar, bazen mevcut şartlar devam etsin diye yapar, bazen de alternatif olmadığına inanır yapar. İşte böyle durumlarda teveccüh gösterdiğinin gayretine, samimiyetine, hevesine şahit olmak ister. Muhatabı gözünün içine baksın ister, söz versin ve sözünü unutmasın, sonradan inkâr etmesin ister. Boş sözler ve yapılması imkânsız vaatler duymak istemez. Aksine gerçekçi ama sade sözler daha cezbeder.

Durmadan başkalarının yapamadıklarını duymaktan ziyade ne yapılacağını, projeleri, hedefleri duymak ister teveccüh gösterdiğinden.

Umudunu, yarınını, hayallerini emanet edeceğinden de mahallesini, şehrini, ülkesini emanet edeceğinden de aynı şeyleri bekler aslında;

Dürüst ve ahlâklı olmasını, sözünde durmasını, adaletli olmasını, güvenilir ve samimi olmasını…

Değer vermesini, önemsemesini, temel değerlere haiz olmasını, muhatabını yok saymamasını…

 

İnsan bilir dostlar yapmacık olanı da “mış” gibi yapanı da.

İnsan anlar dostlar kendine değer vereni de öylesine geçiştireni de.

İnsan hisseder dostlar yapabileceği de elinden hiçbir iş gelmeyeceği de.

 

“Ben” değil “Biz” diyene meyleder gönlü…

Bir de aklı başında insan, kişinin her şeyi bilemeyeceğine inanır.

Çünkü, her şeyi bildiğini iddia eden bir kişinin, her bir şeyi bilip bilmediği meçhuldür ama kesin olan kendini bilmediğidir.

Çünkü bilgi ve bilmek kendini sonsuz yenileyen ve üreten bir kavramdır. Bir sonu yoktur. O sebeple de nihayete de ermez.

 

“Ben her şeyi bilirim!”, “Her şey benden sorulur!” diyen kişinin yanılgısı, iyi niyetli bir ihtimalle “birçok” şeyi bilmenin “her şeyi” bilmek olduğu zannıdır… eğer bu zan üzere değilse durum biraz daha vahimdir ki iddia sahibinin kendisi kabul etse de etmese de içinde bulunduğu bu durum “kibir”dir.

Şeytanı huzurdan kovduran ve lanetli kılan KİBİR ise böyle durumlarda insanın başındaki en büyük musibettir.

Hülasa dostlar,

Günün sonunda samimi olan, dürüst olan, gayretli olan ve kerameti kendinden bilmeyen kazanır vesselam.

Kalın Sağlıcakla,

Ahmet AVANLIER / 27.03.2024

KERAMETİ KENDİNDEN BİLMEK