Alper Erdoğan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. Ayrılamaz ikili: Edebiyat ve Psikoloji

Ayrılamaz ikili: Edebiyat ve Psikoloji

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Edebi eserler; insanı yeni, mutlu, güzel bir dünyaya götürmedikten sonra neye yarar diyor Sait Faik…
Edebiyat ve Psikoloji:
Edebiyat ve psikoloji, insan ruhunun derinliklerine inen, zihin ve kalp arasında köprü kuran iki önemli disiplin. Bu iki alan, insanın kendini ve çevresini anlama çabasına katkıda bulunur. Edebiyat, psikolojik durumları ve duygusal süreçleri betimleyerek okuyucuların empati kurmasını sağlar; psikoloji ise bu süreçleri bilimsel bir zemine oturtarak anlama ve iyileştirme yollarını sunar. Aslında okumadan ve irdelemeden bu hayatta kaçıracağımız noktalar epey fazla, çoğu insan gibi…
Kitaplar, bizlere sadece bilgi sunmakla kalmaz, aynı zamanda duygusal ve zihinsel dünyamızı da zenginleştirir. İyi bir roman, karakterlerin içsel dünyalarını keşfetmemize, onların korkuları, umutları, travmaları ve sevinçleriyle empati kurmamıza olanak tanır. Örneğin, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı eseri, Raskolnikov’un suçluluk ve vicdan azabını derinlemesine inceleyerek, okuyuculara insan psikolojisinin karmaşıklığını okuyanlar görmedi mi ? Milenaya Mektuplarda Tolstoyun hissettiklerini aşık olduğumuzda biz de hissettiğimizi hatırlamadık mı ? Kitaplar insanların bir başka gözle kendini anlaması için tek vasıtadır.
Psikoloji, edebiyat eserlerinin daha derinlemesine analiz edilmesine olanak tanır. Psikanalitik edebiyat eleştirisi, Freud’un teorileri üzerine inşa edilmiş ve yazarların bilinçaltı düşüncelerini, arzularını ve çatışmalarını eserlerine nasıl yansıttıklarını incelemeyi amaçlar. Bu bakış açısı, edebi karakterlerin ve olayların daha derinlemesine anlaşılmasını sağlar. Edebi eserlerden de ziyade insanın içinde bulunduğu olayları daha iyi irdelemesine ve başa çıkabilmesine olanak sağlar kitap okumak. Örneğin, Virginia Woolf’un eserleri, psikolojik çözümlemeler için zengin bir kaynak sunar. Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” adlı eserinde, kadınların toplumsal ve psikolojik koşulları ele alınır. Psikoloji, Woolf’un karakterlerinin zihinsel durumlarını ve içsel çatışmalarını anlamamıza yardımcı olur aynı zamanda çevremizdeki insanlarında…
Kişilerin iç dünyasını teknik verilerin ötesine taşımak, bunu estetikle yoğurarak sanat haline getirmek edebi eserlerin işi. Anlatmak, böylelikle zihinsel sıralamayı hizaya sokmak gibi düşünülebilir. Sakin duruşlu edebiyat, insanı anlamaktan beri değildir. İnsan davranışlarını öngörmek, bunu ete kemiğe büründürmek, oluşturulan karakterlerde gerçeklik ve tutarlılık görmek, anlaşılmayacak bir şey de olsa, bunu nedensiz uygulayamama durumuyla karşı karşıyadır. Hiçbir güdüden kaynaklanmayan, nedeni olmayan bir sonuç söz konusu değil. Edebiyatın da psikolojinin de asla itiraf edemeyecekleri kökten gelen bu karışım, dillendirilemeyecek kadar naif ve ince olmuştur her zaman. Her iki türün birbirine tıpkı bir ev sahipliği rahatlığındaki derin alanlarına göz atmak çok kolay değil. “Edebiyat’ı bütün makyajlarından arındırırsak karşımıza psikoloji mi çıkıyor? Yoksa her ikisi bir arada olunca mı bütünlük oluşturuyor?” diye sorunca, roman karakterlerinin kendilerini oluştururken oldukça sancılı gibi görünen anlam arayışının, psikolojik modeller aracılığıyla ilerleyebildiğini gözlemliyoruz.