1. Haberler
  2. Güncel
  3. Türkiye’nin Kaderini Taşıyan Kayserili

Türkiye’nin Kaderini Taşıyan Kayserili

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir ülkenin kaderini değiştiren, 3 günlük yolculuk! İşgal altında ki toprakların içinden, işgali kırıp darmadağın ederek çıkan, genci, yaşlısı, köylüsü, şehirlisi ile kocaman bir millet.

Bu kahramanlıklarla dolu yolculuk 16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan “Bandırma vapuru” ile ilk adımını attı. Samsuna ilerleyecek olan gemi, Üsküdar açıklarında paşayı beklerken, Paşanın isteği ile orada bulunan Bandırma Vapuru ve, o vapurun deneyimli kaptanı “İsmail Hakkı” gemide hazır halde bekliyordu.

Tarihin ve bir milletin kaderini değiştirecek bu yolculuk için Kayserili İsmail Hakkı ve Bandırma vapuru seçilmişti.

Evet.. İsmail Hakkı Kayseriliydi. 1871’de Zincidere’de doğmuş Kayserili “Posluoğlu” ailesindendi. Denizi olmayan bir memleketten, Atatürk’ü Samsuna götürecek bir denizci, bir kaptan çıkmıştı hem de.  Ama bu ilk değildi. Babası Hacı Ahmet’de denizci ve kaptandı. İsmail Hakkı’da, Zincidere İslam mahallesi 23 no’lu hane nüfusuna kayıtlı, Denizci hacı Ahmet ve Hatice hanımın oğlu olarak dünyaya gelmişti. İlk ve orta öğretimini Zincidere şehir yatılı mektebinde tamamlayıp, İstanbul Heybeliada Ticari Kaptan Mektebinde yatılı olarak okuyup mezun oldu.

1892’de Kayseri Vapuru ile stajyer kaptan olarak göreve başladı. Önce Bahri Cedid, Dolmabahçe ve Ali Saip paşa gemilerinde üçüncü kaptanlık, İkinci kaptanlığa terfi ettikten sonra Şeref, Medine, Mekke, Selanik, Kaplan, Sakarya gemileri..  1905 yılında geçirdiği rahatsızlık sebebi ile bir süre denizlerden uzak kalıp arından ise Bahri Cedid, Sakarya, Kaplan gemilerinde ikinci kaptan olarak görev yaptı. 1915’te Doğan vapurunda birinci kaptanlığı atandı.

Bandırma vapurunun kaptanı olduğunda tarih 1 Mayıs 1919 du.  Büyük yolculuktan tam 16 gün önce…

Kayserili kaptan İsmail Hakkı Durusu, Milli Mücadelenin ateşini yakan bu yolculuğu ‘Paşa’yı Samsun’a götüren sabık Bandırma vapuru süvarisi: İsmail Hakkı Durusu’ imzasıyla hatıratlarına şöyle yazdı:

“Atatürk, hareketimizden bir gün önce 15 Mayıs’ta beni Deniz İdaresinden, Harbiye Dairesine çağırttı. Sonra Ata’nın Şişli’deki evinde buluşup, önderin verdiği bilgiler doğrultusunda, rotamızı çizdim. Atatürk, 16 Mayıs’ta Samsun’a hareket edeceğimizi buyurdu. Atatürk gemiye kız kulesi açıklarında bindi. Zira, vapurumuz Sirkeci’de İngilizler tarafından sıkı kontrolden geçirildi. Boğazdan çıkarken müthiş bir fırtınayla karşılaştık. Şiddeti fırtınaya rağmen yolumuza devam etmeye karar verdik. Mahiyetindekiler, deniz tuttuğu için birer birer kameralara girip yattılar. Atatürk ise, kıç taraftaki köşkte bir köşeye dayanmış oturmakta idi. Metanet ve tefekkür içinde bulunuyordu. Son süratimiz olan 7 mil ile Karadeniz’in sert dalgaları arasında yolumuza devam ettik. Mustafa Kemal, Karadeniz’e açıldıktan sonra ‘İtilaf Devletleri’nin zarar vermesinden uzak olmak için sahili takip eden rotada gidiniz, bir tehlike halinde gemiyi sahile oturtunuz’ emrini verdi.17 Mayıs gece yarısı İnebolu’ya, 18 Mayıs öğle üzeri Sinop’a ulaştık. Bin bir türlü müşkülat içinde 19 Mayıs şafak vakti Samsun’a vardık. Paşa ve mahiyetindekiler iskeleye çıktı. Sonrası malum. Ancak, bazı yazılarda geminin pusulasız ve pareketesiz (vapurun hızını ölçen alet) olduğuna dair bilgiler doğru değildir. Karadeniz’e de ilk kez açılmadım. 1891 yılında stajiyer kaptan olarak ‘Kayseri& isimli vapurda, daha sonraları pek çok gemide, 1915’de ‘Doğan’ vapurunda son olarak da 1 Mayıs 1919’da Bandırma Vapurunun süvari kaptanlığına atandım.’’

Soyadı kanunundan sonra “Durusu” soy ismini alan kaptan, 10 Ağustos 1922’de yaş haddinden emekli oldu.

Atatürk,  sekiz yıl sonra 1 Temmuz 1927’de ilk kez ayak bastığı İstanbul’a ulaştığında, daha konaklayacağı Dolmabahçe’ye ulaşmadan, Ertuğrul yatı ile Boğaziçinde bir geziye çıktı. Bir mücadelenin başladığı, fitilinin ateşlendiği ve bandırma vapuru ile başlayan yolculuğu bu gezi ile yeninden yaşadı. 19 Mayıs, Türk milleti için özel olduğu kadar Atatürk için de özeldi. Doğum gününü soranlara cevabı 19 mayıstı! O günü ve Bandırma vapuruna binenleri asla unutmadı.  İstanbul’a geldiği ilk akşam 800 kişinin katılımı ile bir davet olacaktı. Zincidereli İsmail hakkının da bu davette olmasını çok istedi Atatürk. Ama İsmail hakkı gitmedi! İsmail Hakkı, ziyaretin yanlış anlaşılabileceğini düşündü. Hizmetlerine karşın para beklentisi içinde olduğu sanılabilir korkusu ile gitmedi. Çünkü o günlerde Bandırma Vapuru’nun mürettabatlarından birisi aldığı emekli maaşıyla geçinemediğini bildirip aylığının 8 liradan 25 liraya çıkarılmasını istemişti.
Kasımpaşa çiviçler mahallesinde ki 3 katlı ahşap evinde yaşamını sürdürdü kaptan. Mütevazi, yaşamında Atatürk onu 2. Kez çağırdı. Ama bu kez hastaydı İsmail kaptan. Gidemedi.

 

İsmail kaptan ve  eşi Fatma’nın Safiye adında bir kızları oldu. Safiye’den ise 3 torunları..

Yıllar sonra, o dönem de belediye olan Zincidere belediyesinin araştırmacı başkanı Mustafa Aksu nüfus kayıtlarından çıkardı İsmail Kaptan’ı. Torunlarından Nejat Ulugöl’e ulaştı. Zincidere’ye davet etti Nejat beyi. O yılın 19 Mayıs’ında, Zincidere meydanında özel bir tören düzenlendi. Büyükçe bir bandırma vapuru da bu törene eşlik etti. Mustafa Aksu, bu anmaların geleneksel hale gelmesini ve İsmail Hakkı Kaptan ve Bandırma Vapuru’nun Kayseri ile özdeşleşmesini çok istedi, çok çabaladı. Ama ne yazık ki, Zincidere’nin belediyeliği alınıp mahalle olunca, bu işlerle uğraşacak bir belediye Başkanı’da kalmadı.

Nejat Ulugöl, Kayseri’ye geldiğinde bir çok anısını anlattı İsmail Hakkı Kaptan’ın. Vefatından önce çok üzülmüştü İsmail Kaptan. Sırf olayı daha dramatik hale getirebilmek için, Bandırma vapuruna pusulasız, İsmail kaptana da acemi demekten geri durmamıştı bir çok insan. Oysaki İsmail Kaptan yıllardır denizlerdeydi ve 19 mayıs öncesinde bir çok  kez Karadenizde sefere çıkmıştı. Tabi ki şimdilerde olduğu gibi o dönemlerde de İsmail Kaptana sahip çıkılmadı. Kendisi ise onurlu duruşu ile, yapılabilecek ödül ve destekleri kabul etmedi. Atatürk emekli maaşının yetip yetmediğini sorduğunda da aynı cevabı verdi.

Zincidereli İsmail Hakkı  Kaptan, 1940 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti ve Feriköy Mezarlığına defnedildi. Ölümünden çok sonra, 1998’te Milliyet gazetesinde yayınlanan haber sonucunda bir gemiye verilebildi. 79 Yıl sonra bir ayıptan bir nebze kurtulunmuş oldu.

Dönemin Zincidere belediye başkanı Mustafa Aksu’nun çabaları ise İsmail Hakkı Kaptan’ı bir nebze olsun tanımamıza vesile oldu. O dönem Zincidere’de ki bir parka da kaptanın ismi verildi. Ama hepsi bu kadar. Başkanın görev süresinin sona ermesinin ardından, ne devlet erkanı, ne belediye başkanları İsmail Hakkı’nın adını ağzına almadı.

Kurtuluş mücadelesinin her safında ki tüm kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Onların isimlerini gelecek nesillere aktarmak umudu ile..

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_en
Beğen