1. Haberler
  2. Bölgesel
  3. İstanbul – Eminönü’nde tarihi cami girişine ‘kebapçı’ engeli

İstanbul – Eminönü’nde tarihi cami girişine ‘kebapçı’ engeli

featured
Eminönü'nde bulunan ve Mimar Sinan tarafından 1561 yılında yapılan tarihi Rüstem Paşa Camisi'nin çevresindeki tabela, eklenti ve dükkanlara ait eşyalar çirkin görüntü oluşturdu. Caminin önünde bulunan kebapçı dükkanına ait sandalyelerin giriş bölümünün bi
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

EMİNÖNÜ’nde bulunan ve Mimar Sinan tarafından 1561 yılında yapılan tarihi Rüstem Paşa Camisi’nin çevresindeki tabela, eklenti ve dükkanlara ait eşyalar çirkin görüntü oluşturdu. Caminin önünde bulunan kebapçı dükkanına ait sandalyelerin giriş bölümünün bir kısmını kapattığı, bacanın ise tarihi yapının üstünde yükseldiği görüldü. Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, “Bugün etrafı maalesef yoğun bir ticaret merkezi içinde kaldığı için, kebapçıların, esnafın tabelalarıyla dolu. Bunların tenteleri, masa sandalyeleri var ve bu tarihi caminin görüntüsüne büyük zararlar veriyor. Belediyenin çalışma yaparak bu yapıların tarihi dokuya uygun hale getirilmesini sağlanması gerekiyor. Tabelalarda LED ekranlar da var, kesinlikle bulunmaması lazım, bunların kaldırılması gerekli, daha uygun tabelalar yapılabilir” dedi. Yavaşçay, caminin iç bölümünü kaplayan İznik çinileri arasındaki ‘Kabe’ tasvirli çininin oldukça değerli olduğunu da belirterek bu çininin de hırsızlığa ve yıpranmaya karşı acilen korunma altına alınması gerekliliğini dile getirdi.

 

Eminönü’nde Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinden Rüstem Paşa Camii’nin çevresindeki dükkanlara ait tabela, tente ve masaların yarattığı görüntü kirliliği dikkat çekiyor. 1561 yılında yapılan eserin çevresindeki kebapçı, balıkçı ve börekçiye ait tente ve eşyaların yapının görünümünü kısıtladığı görüldü. Birçok giriş kapısı ve iki farklı hanı bünyesinde barındıran yapının çevresinde, LED tabela ve restoranlara ait yapıların tarihi dokuya uyumsuzluğu vatandaşların da tepkisine sebep oldu. Yapının, Eminönü’nün en işlek caddelerinden Ragıp Gümüşpala Caddesi’ne yakın bir konumda bulunan girişinin ise bir kebap dükkanının sandalye, tabela ve tentesiyle kapatıldığı, abdesthane kısmının da bu dükkan sınırları içerisinde kaldığı görüldü. Kebapçıya ait bacanın ise sıvayla kaplanarak camiye entegre edilmesi göze çarptı.

 

“CAMİ ÇEVRESİ MOTOSİKLETLİLERİN PARK ALANI”

Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, eserin önemiyle birlikte barındırdığı sokağa ve cami içindeki ‘Kabe’ tasvirli çini panoya dikkat çekti. Yavaşçay, 463 yıllık yapı çevresinde 16. yüzyıldan kalma hiç bozulmamış bir sokak bulunduğunu ve çini panonun korumasız bir durumda kaldığını belirterek, alanda düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade etti. Yavaşçay, eser çevresinde oluşan sokakta motosikletlilerin park alanının yer aldığını belirterek turistik anlamda değer kaybı yaşandığını da aktardı.

 

“ÇOK ÖNEMLİ BİR KİŞİLİK”

Dizi ve sanat eserlerine konu olan Rüstem Paşa’nın Osmanlı tarihindeki yerine değinen Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, “Rüstem Paşa aslında bir devşirmedir, Hırvat asıllıdır. Kendisi Osmanlı’ya geldikten sonra saraya alınıyor ve Enderun’da eğitimlere başlıyor. Yıllar içinde Osmanlı’nın çeşitli kademelerinde yükseliyor. En son ise sadrazamlık makamına kadar yükseliyor. Kendisi hem sadrazamdır, ayrıca Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi olan Hürrem Sultan’dan doğma Mihrimah Sultan’ın da eşidir. Bu yönden de çok önemli bir kişilik. Yıllarca hatta, Kanuni Sultan Süleyman döneminde en uzun sadrazamlık makamında kalan kişidir kendisi. Ölümünden sonra ise şu anda arkamızda görmüş olduğumuz, Rüstem Paşa Camii yaptırılmıştır. Kendisi zamanında yapmak istemiştir ama ömrü yetmemiştir. Eşi Mihrimah Sultan tarafından bu yapı yapılmıştır. Kendisinin mezarı da bugün Şehzade Camii bahçesindedir” dedi.

 

“GÖRÜNTÜSÜNE ZARAR VERİYOR”

Yavaşçay, “Bugün etrafı maalesef yoğun bir ticaret merkezinin ortasında kaldığı için reklam panoları, bazı kebapçıların olsun, esnafın tabelalarıyla dolu. Ayrıca bunların tenteleri var, masalar konmuş. Bu tarihi caminin görüntüsüne maalesef çok büyük zararlar veriyor. Burayla ilgili belediye tarafından bir çalışma yapılması ve etrafın o tarihi yapıya uyumlu bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bu tabelalar tarihi cami ile uygun bir şekilde tasarlanabilir” şeklinde konuştu.

 

“LED EKRANLAR DA VAR”

Yavaşçay, “Tarihi yapıyla ilgili bugün antikacılarda bir sürü yapılar, malzemeler var. Onlar kullanılabilir. Günümüzdeki kullanılan malzemeler maalesef tarihi yapıyla uygunsuz malzemeler. Maalesef LED ekranlar da var. Onların burada bulunmaması gerekiyor” diye konuştu.

 

“DENİZ TARAFINDAN GÖRÜLECEK BİR ŞEKİL ALMIŞ”

Yavaşçay, “Onların kaldırılıp yerine estetik, ahşap tabelalar kullanılabilir yapıyla ilgili. Yapının mimarisi Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli mimarı olan Mimar Sinan’a ait. Kendisi burası için özel bir proje tasarlamıştır. Çünkü yapı çevresindeki bulunan tesislerden dolayı biraz alçakta kalacaktı. Kendisi bir kat aşağıya dükkanlar yapmıştır. Onun üstünde cami inşa etmiştir. Böylelikle cami deniz tarafından görülecek bir şekil de almıştır” dedi.

 

“YARISINA YAKINI ÇİNİLERLE DOLU”

Yavaşçay, “Onun dışında caminin içinden bazı özelliklerinden bahsedeyim. Caminin yarısına yakını çinilerle doludur. Özellikle İznik çinileri kullanılmıştır burada. Ayrıca İznik çini fabrikaları yetmediği için Kütahya’da da bazı atölyeler açılmıştır. O atölyelerden de çiniler gelmiştir. Ayrıca caminin hemen iç kapısının yan tarafında, sağ tarafında çok özel bir çini var. Bu, Kabe tasvirli bir çini. Mekke’de Kabe’nin bir tasviri yapılmış. Bu çini şu anda maalesef açık bir durumda” ifadelerini kullandı.

 

“KABE TASVİRLİ ÇİNİ ÇALINMAYA MÜSAİT”

Yavaşçay, “Cami yapıldıktan 100 sene sonra buraya konuyor. Bunun en önemli özelliği tam orta kısmında Kabe tasvirinin olması. Ayrıca, Mescid-i Haram dediğimiz özel alanın tamamen resmedilmiş olması. Döneme ait çok güzel bir örnek bu. Zaman içinde maalesef yıpranma oluyor. Çünkü gelen geçen herkes bu esere elini sürüyor, elini vuruyor. Bu eserin üzerinde görmüş olduğunuz bir çatlak var. Silinmeler var, bu eserin kırılmaz bir camla koruma altına alınması lazım. Ayrıca günümüzde bir çok Kabe tasvirli çini pano Avrupa’ya kaçırılmış. Bu pano yüzyıllarca burada korunmuş. Açık bir alanda, yani bunu fark eden birileri, yani kötü niyetli insanlar bunu alıp Avrupa’nın önemli müzelerine satabilir” dedi.

 

“BİRÇOK MOTOSİKLETLİ PARK EDİYOR”

Yavaşçay, “Camiye gelir getirsin diye, Küçük Çukur Han ve Büyük Çukur Han yaptırılıyor. Bu hanların birleşmesiyle ortada bir boşluk oluşuyor. Bu sokağın günümüzdeki ismi Mahkeme Sokak. Burası bu şekilde bir sokak formuna bürünüyor. Günümüzde yoğun bir motosiklet trafiğine sahip. Buraya birçok motosikletli park ediyor. Bunun olmaması lazım, burası tarihi bir sokak. Görüntüyü bozuyor, bunların da olmaması gerekiyor” diye konuştu.

 

“ÇİRKİN BİR GÖRÜNTÜ”

Caminin önünden geçen bir çevre sakini, “Kesinlikle çirkin bir görüntü. Tabelaların tek tip olması lazım. Biri küçük, biri büyük, biri Latince biri İngilizce. Bu tabelaların tek tip olması en güzeli olur” dedi.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_en
Beğen