SAĞLIĞIMIZLA OYNUYORSUNUZ!

SAĞLIĞIMIZLA OYNUYORSUNUZ!

Sorularla başlayalım…

Pandemi öncesinde günlük 15-17 bin ortalama hasta sayısı ile çalışan şehir hastanesi, pandemi sonrasında nasıl olurda 8-10 bin hasta ortalamasına düşer?

600’ün üzerinde doktorla hizmet veren koskoca hastane 8-10 bin hasta bakabilirken, 130 doktoru ile Kayseri Devlet Hastanesi 7 bin hasta bakar?

Hükümetin en güvendiği yatırımlardan birisi olan Şehir Hastanesi Kayseri’de hizmet verirken, sabahın 6’sında sıra bekleyen hastaları, 1 yıl sonrasına ameliyat günü verilen hastaları kim nasıl açıklayabilir?

 

Bir önceki dönem görev yapan Başhekim İlhami Çelik. Bu bahsettiğimiz ortalama ile hastaneyi yönetmiş. Öyle ki bazı günlerde günlük hasta sayısı 22 binlere ulaşmış. Temmuz 2021’de yeni başhekim göreve başlamış. Aman pandemi vardı, bitecekti derken gün geçmiş. Pandemi bitmiş. Ama Şehir Hastanesinde bakılan hasta sayısı pandemi sonrası 7 binlerde. Zorlama ile 9-10 bin civarına ulaşmış bakılan hasta sayısı. Aynı takvimde 130 doktorlu Devler Hastanesi 7 bin hasta bakıyor mecburiyetten. Ama 600 hekimi ile Şehir Hastanesi 9 bini zor buluyor.

Bakamadığı hasta sayısı ile Şehir Hastanesi, her ay ortalama 150 bin hastaya “bakmıyor”. Bakamıyor demiyorum, bakmıyor. Çünkü önceki veriler açıkça gösteriyor ki, bu hastane zaten fazlasını yapabilir. Ama şu an için yapmıyor. Sonra vatandaşı muayene olmak için sabahın altısında Devlet Hastanesinin önünde, Fakültede, özel hastane koridorlarında görüyoruz. Düşünene, tomografi için, ultrason için aylar sonrasında sıra veriliyor sana. Hatta ameliyat için 1 yıl sonrasına sıra verilenler var.

SİYASET CESARETİ

Başhekim, geldiği gün itibari ile kazanı kaldırmış. Ben İl Sağlık Müdürünü tanımam diyor. Tanımıyor da. Dokundurmuyor, müdahale ettirmiyor. Müdür toplantı yapıyor, toplantıyı terk ediyor. Birileri abilik yapalım diyor, ben çalışmam diyor. Hatta şiraze kaçıyor, son olarak il müdürü hakkında suç duyurusunda bulunup dava açıyor.

Şimdi insanın aklına gelmez mi “bu adam kime güveniyor?” diye. Aslında sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Cesaretin sebebi bizatihi siyaset. Ortada iş olsa, başarı olsa siyaseti makul göreceğiz. Ama sistem kitlenmiş, 2 vekilin gölgesi birilerini fazlası ile canavar etmiş.

AYDA 150 BİN HASTANIN VEBALİ KİMİN

Personel rahatsız, doktor rahatsız, hasta zaten rahatsız.  Aklı başında siyasetçi de rahatsız. Olmaz olsun ben ne yapayım diyor. Günlük bakılamayan binlerce hasta. 30 gün ile kaba ölçekte çarpıp bölelim. Ayda 150 bin hasta açıkta. Bu hastalar ya özel hastanede ya sabahın altısında hastane kuyruğunda. Bu insanlar derdine çare arıyor. Ama elde imkân olmasına rağmen derdine deva bulamıyor. Kimi binlerce lira bulup sağdan soldan, özel hastane yolu aşındırıyor. Kimi tanıdık bulabilir miyim diye kapı aşındırıyor. Çoğu da kaderine razı olmuş, randevu tarihine kadar ölmesen bari diyerek gün bekliyor.

SAĞLIĞIMIZLA OYNUYORSUNUZ!

Siyaset daha iyi hizmet oluşturmak için meydana düşüyorsa destekleriz. Siyaset daha nitelikli iş yapmak, öncülük etmek için yola düşüyorsa destekleriz. Ama siyaset sadece kendi bekası için ayak oyunlarına girişiyorsa, siyaset insanların huzurunu, rahatını, sağlığını yok sayıyorsa, partisi, şahsı, kimliği önemli olmaksızın karşısında dururuz.

Sağlık sisteminin yapılanması için verilen bunca emeğe, şehirde ki bunca kapasiteye rağmen hastalar sokaklarda sıra bekliyorsa, bir görüntüleme randevusu için aylarca bekletiliyorsa, tanıdığı olan randevuyu ertesi güne alabilirken, tanıdığı olmayan hasta hali ile beklemeye yada özel sektöre mahkum bırakılıyorsa, bunun adı insanların sağlığıyla oynamak, cana kastetmektir.  “SON GİTTİLİK” siyaseti bir kenara bırakılmaz ise, bu insanların vebali boynunuzdadır. Devlet, kişilere, entrikalara, tanıdık ve yakınlığına bırakılmayacak kadar yücedir.

Exit mobile version