Kayalıpınar kazılarında ortaya çıkan yapıda tapınak izine rastlandı

20240714_3_64727006_102957734_thumb
 Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde yer alan ve eski adı “Samuha” olan 3 bin 800 yıllık Hitit şehri Kayalıpınar’daki kazılarda rastlanılan yapının, Hitit döneminin önemli tanrıları arasında gösterilen Hurri Hava Tanrısı Teşup’un kız kardeşi Şavuşka’ya ait tapınak olduğu değerlendiriliyor.
Kayalıpınar’da Sivas Müze Müdürlüğünce Almanya Marburg Philipps Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vuslat Müller Karpe danışmanlığında ilk kez 2005’te başlatılan kazılar, yılın belirli döneminde devam ediyor.
Farklı dönemlerde yapılan kazılarda, bugüne kadar eski Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Roma ve Bizans dönemlerine ait yapı izleri, Helenistik, Roma ve Erken Hristiyanlık dönemlerinden kalma mezarlar, Hitit kralları, prenses, prens ve görevlilerine ait çok sayıda mühür baskısı bulundu.
Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve kazı başkanı Doç. Dr. Çiğdem Maner, AA muhabirine, 4 Temmuz’da başlayan kazılarda 30 kişilik ekibin görev aldığını söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının temsilcisi olarak da kazıya Sivas Müzesinden sanat tarihçisi Yavuz Akkaya’nın katıldığını, bölgede özellikle bir alana odaklandıklarını aktaran Maner, “Tapınak yapısı olabileceğini düşündüğümüz bir alanda çalışıyoruz. Geçen sene o alanda önemli Hititçe bir tablet parçası çıkmıştı. Büyükbaş hayvan sevkiyatından bahsediyordu, 1200 inek ve 400 öküz gibi. Bu yılki kazılarda bunu destekleyen farklı bulgulara rastladık. Dolayısıyla o alandaki tüm yapıyı ortaya çıkartmaya karar verdik ve bu seneki ana hedeflerimizden birisi bu.” dedi.
Ağustos ayında ise diğer alanlarda çalışmaya başlayacaklarını anlatan Maner, “2022’den itibaren yaptığımız kazılarda anıtsal Hitit yapısına rastladık. Burada anıtsal bir giriş var, geçen sene burada çivi yazılı belge bulundu. ‘A’ alanı dediğimiz alanın bir tapınak yapısı olduğunu düşünüyoruz. Bu tapınağın da meşhur Şavuşka Tapınağı olabileceği düşüncesindeyiz. Önümüzdeki haftalarda burada yapacağımız kazılar bunun doğru olup olmadığını bize gösterecektir.” diye konuştu.
– “Anıtsal bir giriş var”
Maner, Koç Üniversitesi başta olmak üzere çeşitli üniversitelerden yüksek lisans eğitimi gören yabancı öğrencilerin de kazı ekibinde yer aldığını belirterek, şunları kaydetti:
“Bölgede tapınak olduğunu düşünüyoruz, kazılar tabi ileride farklı bir sonuç gösterebilir. Anıtsal bir girişi var, mimari ve yapı şekli olarak diğer tapınak yapılarıyla karşılaştırdığımızda benzerlikler sağlıyor. Zaten arkeolojide karşılaştırmalı çalışıyoruz. Kayalıpınar milattan önce ikinci 1000’de önemli bir yerleşim yeri. Hem eski Asur Ticaret Koloni hem de Hitit döneminde dini bir merkez. Asur döneminde çivi yazılı metinlerde tanrıça İştar’ın tapınağından bahsediliyor. Hitit döneminde ise Şavuşka’dan bahsediliyor. Her iki dönem için de henüz tapınak tespit edilemedi. Ama aslında Kayalıpınar’da bulunan tüm çivi yazılı metinlerden anladığımızda dini faaliyetler, festivaller sürekli burada yapılmaktaydı. Dolayısıyla bu alana odaklanmaya karar verdik ve bütün yapıyı da bu yaz ortaya çıkartmayı planlıyoruz.”
Maner, geçen yılki kazılarda 3. Hattuşili dönemi, eşi, çocukları ve kraliyet ailesine ait çok önemli mühür baskıları ortaya çıktığını anımsattı.
O mühür baskıları sayesinde o dönem Kayalıpınar’ın önemli bir yerleşim yeri olduğunu ve kraliyet ailesinin de burada yaşadığını anladıklarını dile getiren Maner, “Şu an odaklandığımız alanda bu büyük hayvan sevkiyatını destekleyen bir mühür baskısı.” ifadesini kullandı.
Kayalıpınar’da yapılan kazılarda şu ana kadar 100’e yakın envanterlik eser çıktığını belirten Maner, bunların Sivas Arkeoloji Müzesi’ne teslim edildiğini söyledi.
Bu eserler arasında her döneme ait envanterin bulunduğunu anlatan Maner, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kayalıpınar, Paleolitik Çağ’dan Selçuklu dönemine kadar önemli bir yerleşim yeri. Kızılırmak kenarında olması ve konumunun da yerleşimler arasında bir köprü vazifesi görmesinden dolayı kesintisiz olarak bir yerleşim yeri. Doğası da tarım ve hayvancılık için çok uygun. Dolayısıyla burada bulduğumuz bulgular ve müzeye teslim ettiğimiz eserler tüm bu dönemlere ait. Paleolitik dönemden Selçuklu dönemine kadar geniş bir yelpaze görebiliyoruz.”
Exit mobile version